İş Arama Sitelerinin Devri Bitti mi?

Alper Kaya
3 min readFeb 18, 2017

Geçtiğimiz günlerde LinkedIn’de dolaşırken, bir paylaşıma denk geldim. Hangi sektörde çalıştığını unuttuğum bir hanımefendi, üç farklı iş arama sitesine üye olup deneme amaçlı 50'den fazla yere iş başvurusu yaptığını fakat sadece üç şirketten “özgeçmiş görüntüleme” istatistiği elde ettiğini yazıp; durumu fecaat olarak nitelendiriyordu.

Ancak işin iç yüzü öyle değil.

Zira artık iş arama siteleri ciddi bir rekabet içindeler ve reklamverenlerini elde tutmak veya daha yüksek seviyede oynamak için kendilerini geliştirmekten başka bir şey planlamıyorlar. Bunun için şirketlerin İK departmanlarına sundukları en göz alıcı seçenek ise, gittikçe iyileştirdikleri algoritmaları.

Yani bir firmanın İK departmanının verdiği iş başvurusunda 25–30 yaş arası diyorsa; 31 yaşından bir gün dahi almış bir adayın başvurusu (her ne kadar diğer kıstasları karşılasa da) bu firmaya ulaşmıyor. Haliyle, iş arayanlar için olmasa da firmalar ve iş ilanı siteleri için tam anlamıyla bir win-win durumu doğuyor: Firma, ödediği paranın net karşılığını elde ediyor. Site ise kendi kartlarını kendisi açabiliyor, çünkü sistemindeki iyileştirmeler sayesinde müşterisini memnun etmiş oluyor.

Peki iş arayan ne olacak?

İşin doğrusu, artık kimsenin vakit kaybetmeye ihtiyacı yok. Yeni birilerini, yeni yollarla keşfetmeyi; sadece belirli sektörler hedefliyor. Onun dışında, gündelik işlerinin akışını bozma riskini almak isteyen büyük bir çoğunluk var ve haliyle hiç hedeflemedikleri CV’leri okuyarak kaybedecek vakitleri de yok.

İş arayana düşen belli başlı şeyler var tabii ki. Bunlardan ilki, eğer hiçbir umudu yoksa veya kıstasları ciddi anlamda karşılamıyorsa iş başvurusu yapmamak. İkincisi de, Facebook gruplarında iş aramamak tabii ki de. Hele bir de kadınsanız, Facebook gruplarında sıradan görünen bir iş ilanının ucu gerçekten umudunuzu kıracak denli bir çirkinliğe evrilebilir.

Bilgisayarı kapatın!

İlk iş olarak, hangi alanda eğitim aldıysanız veya kendinizi geliştirdiyseniz daha çok geliştirmeye bakın. İlla ki pahalı sertifika programlarından geçmez bunun ucu. Büyük halk kütüphanelerinde tonlarca kitap var ve emin olun ki sizin içinde olduğunuz yahut içine dahil olmaya çalıştığınız sektörlere dair de pek çok kaynak bulabilirsiniz.

Nokta atışı yapın!

Tam olarak eksik nerede? Eğer daha önceden bir iş tecrübeniz varsa ve bir kriz dalgasıyla işinizden olmadıysanız eksiğinizin ne olduğunu, ne yapmanız gerekirken yap(a)madığınız için işlerin bu raddeye geldiğini bir analiz edin. Sonra da bu nokta(lar) üzerine eğilin.

Şimdi bilgisayarı geri açabilirsiniz.

Size bir sır veriyorum: Kişisel bloglar, pek çok İK departmanının takip ettiği unsurlar arasında. Doğru SEO planlaması yaparak hazırladığınız içeriklerinizin arama motorlarındaki yükselişi, emin olun ki size geri dönecek. Sektörünüze dair buluşmalar yapıldığında, çeşitli fuarlar gerçekleştiğinde çok cüzzi rakamlarla bir kart bastırın ve bu buluşmalarda eski patronunuz dahil, sektörün nabzını tuttuğuna emin olduğunuz herkese blogunuzun / web sitenizin adresinin yazdığı (veya daha yaratıcı bir şey yaparsınız, belki bir karekod?) kartınızı takdim edin. Emin olun, doğru adımları baştan atmışsanız bunun size dönüşü illa ki olacaktır…

Evet, belki “tam olarak” istediğiniz iş alanına geçene kadar faturalarınızı ödeyeceğiniz, karnınızı doyuracağınız bazı alakasız işler yapmak zorunda kalacaksınız. Eğer bu işleri yaparken gündelik forma girerseniz ve kendinizi o işe fazlasıyla kaptırırsanız; iş ilanı sitelerine beyhude başvurular yapıp “bir gün” o hayale kavuşacağınızın umudunu dinç tutabilirsiniz.

Tercih sizin!

--

--